Zaman, Biraz Zaman…
Derin bir kuyuya benziyoruz sanki. İçimize taş atmak kolay ama dibe inecek olursa onu kim çıkarabilir? Kırılganlığınızın, iç sesinizle bütünleşip kendinizi dinlediğinizde bu yanılsamaları fark edebiliyoruz. Eskiden bardağın dolu tarafına da bak derdik geçiştirirdik. Şimdi bu ruhunuzun yanılsamalarını kapsayan bir parça haline geldi. Umutlarınız gibi hep yanınızda ve evet size aşina bir şey.
Aklıma gelmişken, kendimizi ve hayattan beklentilerimizi keşfetmek ne garip bir şey değil mi? İkisinin de sınırı yok, uçsuz bucaksız. Kapitalist düzen gibi hep bir koşuşturmacayla paylaşıyor insanlar hislerini. Hakikatten uzaklaşmaya, olmadığı bir insan gibi yaşamaya çalışanlara üzülüyorum. Kendinizi keşfetmek, hem duygusal hem de kişisel gelişim açından çok uzunca bir süre olmakla beraber karakterinizin ruhunuzla bütünleşmesini temsil ediyor bence. Etrafımızda sadece dünyayı daha zor bir hale getirmeye çalışanlar olduğu kadar, ince ruhuyla sizi hayran bırakan bir kitle de var eminim. Kendi derdinize düşünce göremiyor, şaşırıyor ve ısrarla zorluyoruz beklentilerimizi.
Bu kolpa düzen içinde sevmeyi ve sevildiğinizi hissetmek bile bir lüks haline gelmeye başlıyor. Kaybetme korkusu olmadan yaşayan, yalnız, realist ve saygı odaklı karakterlerin süzgeçten rahatça geçebileceği bir döneme giriyoruz.
Kalbimizin derinliklerine bir ömür sığdırabileceğimize inandığımız insanları zamanın uzun ama güvenilir ellerine bırakmakta bir seçenek tabii ki. O derinliklerde kaybolmayı bile göze alabileceğiniz bir dönem olduğu kadar, yaşama sevincinizi paylaştığınız anlarda olabilir.
Zaman, biraz zaman…