Kısa Bir Kenya Seyahati
Türk Hava Yolları kargo eğitimi almak üzere Kenya’ya seyahat etmek için bir fırsat buldum. Ağustos ayındaki tatilimde safari planımda olduğu için, önden görebilme fırsatı yakalamam çok iyi oldu. Önce biraz Nairobi’den bahsedelim. Nairobi, 1899 yılında İngilizler tarafından kurulmuştur. Bu sömürgecilik döneminde Kenya, İngiliz Doğu Afrikası himayesi altında idi. Nairobi’ye Uganda Demiryolları için bir depo inşa edilmesi, burada zamanla doğacak bir medeniyetin ilk adımı olmuştur. 1907 yılında önemli bir büyüme kaydeden Nairobi, tekrar İngiliz himayesi altındaki Kenya’nın başkentliği konumuna getirilmiş, 1963 yılında İngiliz hegemonyasından zincirlerini koparıp bağımsızlık kazanmıştır.
Nairobi National Park’ın dünyada hiçbir eşi ve benzeri bulunmaz. Kentin adı Maasai dilindeki “Nyrobi” kelimesinden türemiştir. Bu ifade “Serin Suların Yeri” anlamını taşır. Kenya resmen bağımsızlığını ilan etmiş olsa da Nairobi’de hâlen daha bir İngiliz hiyerarşisi hüküm sürmektedir. Uzun yıllar ezilen yerli halkın bugünkü durumu da pek iç açıcı değildir. Dünyada gelir adaletsizliğinin olduğu her yerde olduğu gibi Nairobi’de de suç oranı yüksektir
Birleşmiş Milletler uçağıyla yapacağım yolculukta kısa bir varış noktamız olan Wajir Airport’a iniş yaptık. Wajir Airport, bölgesel havalimanı tarzında küçük bir yer. Güvenlik nedeniyle buradan ülkeye giriş yapıp devam etmemiz gerekiyor.
Wajir’de güvenlik süreçlerini geçtikten sonra tekrar kalkış yaparak Jomo Kenyatta Havalimanı’na doğru yola koyuluyoruz. Jomo Kenyatta’ya inmeden önce bitki örtüsü savanalar dikkatimi çekiyor. Ve emniyetli bir iniş ile artık Nairobi’deyiz.
Havalimanından taksiye binerek şehir içine doğru yola çıktığımda, çok garip bir trafik yoğunluğu hemen dikkatimi çekmişti. Yeri gelip 2 km’yi yarım saatte alabileceğiniz değişik bir trafik söz konusuydu. Havalimanına giden sadece bir tane yol olması bu yoğunluğun başlıca nedenlerinden sanırım.
Otele geldiğimde güler yüzlü ve misafirperver bir şekilde karşılandım ve hemen kendimi odaya attım. Sanırım aktarmalı gelmek biraz beni yormuştu.
Otelin temizliği ve düzeni beni şaşırtmadı, çünkü iyice araştırıp tercih etmiştim. Bu arada eğitim alacağım ofise de 5 dk yürüme mesafesinde olması da benim için bir avantajdı. Havuzu çok güzel görünse de havuz ve denize girmekten soğumuş biri olarak tercih etmedim.
Otelde ve yolda gelirken dikkatimi çeken ciddi bir Çinli nüfusu ve inşaat projelerinin fazlalığıydı. Daha sonra Thy Afrika Bölge Müdürlüğü’ne geçerek Lenon ile 2 günlük eğitim planı yaptık. Yolda giderken her evin büyük bir kapısı ve güvenliği vardı. Sokaklarda kaldırım pek olmamakla birlikte çok fazla öğrenci otobüsü gördüm. Nairobi’de hayatın akıcı bir şekilde devam ettiğini ve güvenlikle ilgili en azından bulunduğum bölgede bir sorun olmadığına ikna oldum.
Şehrin bence en büyük sıkıntısı trafik ışıklarının olmayıp polislerin belli bölgelerde yönlendirme yapması ve trafik sıkışıklığıdır. Bu konuda çok ciddi bir aşama kaydetmeleri gerekiyor. Thy ekibi ile planlamayı yaptıktan sonra Lenon beni “Cedars” isminde bir restauranta bıraktı. Yine otele 3 dk mesafede olan bu restaurant sade bir yer olmakla birlikte epey kalabalıktı. Zaten Hurlingham bölgesi biraz daha sosyete dediğimiz, elçiliklerin bulunduğu, büyük şirketlerin yöneticilerinin ikamet ettiği özel bir bölge. Verdiğim siparişten önce gelen soslar gerçekten harikaydı. Gerçekten lezzetli soslarla siparişiniz öncesi mutlu olabiliyorsunuz.
Lezzetli bir karışık ızgara tercihimden sonra kahvemi alıp dinlenmek üzere otelime geçtim.
İlk gün yoğun bir teorik ve sistem eğitimi ile geçti. Arada çıkıp manzarayı izleyerek akşam neler yapabileceğimi de planladım.
Akşam The Junction’da biraz Jazz biraz Blues dinleyerek pizza denedim. Hayatımda yediğim en ince ve en lezzetli pizzaydı. Bu AVM tarzı yerde de güvenlik üst seviyedeydi. Malum Westlands katliamını belki hatırlıyorsunuzdur.
Diğer gün Lenon ile havalimanına geçerek Swissport Kargo Terminali’ni baştan aşağı gezdik ve kendisi tüm süreçleri tek tek gösterdi. Bozulabilir kargo ağırlıklı gönderilerin olduğu bu antrepoda bir gün geçirdim. Nairobi’den çok ciddi miktarda çiçek ve kahve ihracaatı yapılmakta, hatta Temmuz 2017’de Uluslararası Çiçek Festivali düzenleneceği bilgisini de aldım.
Yorucu bir günden sonra Maasai Market’in kurulduğu yere giderek, yoğun pazarlıklar sonucu hediyelerimi aldım ve sabaha karşı erken saatlerde uçağım olması nedeniyle dinlenmek üzere otele döndüm. Nairobi’nin nazik insanları, Afrika geneline baktığımızda kendilerine çok şey katmışlar diyebilirim. Yaşayan ve hareketli bir hayat söz konusu burada.
Sabaha karşı erken saatlerde Uber aracılığıyla havalimanına geçerek kısa seyahati sonlandırıyorum.
Thy Afrika Bölge Müdürlüğü tarafından hediye edilen paketle birlikte, bu kısa sürede hem eğitim hem de dostluklar kazanarak Nairobi’den ayrılıyorum.
Bu arada tanesini 3 dolardan 1.5 dolara kadar indirip, özenle seçerek aldığım küçük biblolar kitaplığımın önünde çok güzel bir görüntü oldu. Bu kısa seyahat, bir sonraki tatilimde kesin olmamakla birlikte yapmayı planladığım Safari turu için bir ön ayak oldu.